30 Eylül 2011 Cuma

‎”…hiçbiri benden özür dilemedi; biri bile. ne öyle duygusuzca içime girdikleri için, ne bütün o sancıları çekmeme ve bundan utanç duymama neden oldukları için, ne de benimle alay edercesine bu kadar uzun bir süre ve bu kadar aptalca yalanlar söyledikleri için. bu yaptıkları için onları bağışlamamı hiçbir zaman istemediler benden; ben de onları hiçbir zaman bağışlamadım.
Joanne Greenberg/Sana Gül Bahçesi Vadetmedim

24 Eylül 2011 Cumartesi


hayat garip. bazen bir insan oluyor seviyorsun sonra gidiyor.
acı çeken taraf her zaman sen oluyorsun. asla o olmuyor.
neden her zaman daha çok seven üzülüyor.
oysa ki sevmek duyguların en temizi en safı değil miydi?
ah pardon zaten her zaman daha çok seven üzülür. iyi insanlar hep üzülür iyi insanlar mutlu olamaz.
-kötü bir insan ol o zaman..
aslında insanlar sadece fazla önyargılı iyi veya kötü olarak ayıramayız.
en azından onları tanımadan.
insanları tanıdıkça onları seveceğin bi yanları olduklarını göreceksin. işte aşk bundan ibaret sadece birini,
yaptığı tüm hareketlerini, mimiklerini, iyi veya kötü taraflarını seversin. ilk başta o en çok sevdiğin kişiyken daha sonra
en nefret ettiğin olur. Uyuşturucu gibi bazen. beynin o kadar ilkelleşir ki aşık olduğunda sen bunu fark edemezsin
uyuşturu gibi aşk ilk başlarda sana mutluluk verir ama etkisi geçtiğinde onsuz yaşayamayacağını anlarsın.
bağlılık bu aslında. ihtiyaç meselesi yalnız kalamama duygusu.
eğer birini gerçekten sevdiysen unutamazsın.
unutmakla aklından, hayatından çıkarmak farklıdır çünkü.
eğer birini gerçekten sevdiysen unutamazsın.
her gün içini parçalar en ufak bir şeyden bile aklına gelebilir.
eğer birini gerçekten sevdiysen unutamazsın
hayatın boyunca nereye gidersen git onu da yanında götürürsün.

13 Eylül 2011 Salı

EVET BİRİNİ TANIDIM VE HAYATIM DEĞİŞTİ


bugün bütün hayatım boyunca yaşadığım şeylerin koca bir hiçten ibaret olduğunu anlamamı sağlayan bir kızla tanıştım. bu kızla uzun zamandır internetten konuşuyorduk çalıştığı için daha önce hiç görüşemedik ilk defa birbirimize zaman ayırabildik..
kız küçükken annesini kaybediyor. 18 yaşına kadar babasıyla yaşıyor. babası sahiplenemiyor bunu kız bir çocuğa aşık oluyor uzun sürmeyen bi ilişkileri olmuş çocukla.. çocuk kızdan yaşça büyükmüş. bir gün kızı evine çağırıyor hastayım diye kız çok telaşlanıp hemen gidiyor istemediği şeyler yaşıyor çocukla çocuk saldırıyor kıza engel olamıyor oda. 
bakireliğini böyle kaybediyor kız uzun zaman kendine gelemiyor. daha sonra bir adamla tanışıyor sevgili oluyolar kız istanbula geliyor okumaya birlikte yaşıyorlar uzun zaman. daha sonra öğreniyor ki hamile. hemen bu adamı arıyor. adam hallederiz diyip kapıyor telefonu kız kendini çok kötü hissetmeye başlıyor. akşam üzeri adam eve geliyor bir randevu ayarladım yarın git kürtaj ol diyor kıza. kız benimle gelmeni istiyorum diyor adam gitmiyor. sabah oluyor kız gidiyor kürtaj oluyor uzun zaman ağrıları oluyor. kürtaj olduğu yerin adiliğinden olsa gerek. sonra bir gün adamla kavga ediyor kız.. adam buna ”orospusun işte bakire bile değildin” diyor ayrılıyorlar. 
kız adamın evinden ayrılıyor gidicek hiç bir yeri olmadığından o gece sokakta yatıyor. ertesi gün memleketine geri döndüğünde babasının ölmüş olduğunu öğreniyor bir tek halası varmış. halasında kalıyor 1 2 gün. halası okulunu bırakmasını istemediğinden ona bir anahtar ve bir adres verip istanbula geri yolluyor kızı. kız gidiyor buluyor çok eski bir binada ufak bir çatı katı hemen derliyor topluyor etrafı okuluna devam etmek istiyor yapamıyor. gittiği okulda çeşitli dedikodular yayılıyor kızın dayanamıyor bırakıyor okulunu çalışmaya başlıyor. ama kızın fazla güzel olmasından olsa gerek çalıştığı yerlerde hep tacize uğruyor ya da herkes ona pislikmiş gibi davranıyor. dayanamıyo kız günlerce evinden çıkmıyor daha sonra bir komşusunun yardımıyla düzgün bir işe girip çalışmaya başlıyor kız. birde babasından kalan ufak bir maaşı alıyor. çalıştığı yerde uyuşturucu kullandığını sanarak işten kovuyorlar kızı. şuan işi yok ne yapıcağı hakkında bir fikride yok. sadece 2 odalık küçük bir çatı katı ve küçük bi terası var evine gittik ben anlattım o dinledi o anlattı ben dinledim. 
anlatırken ağlamamak için tuttu kendini.  ama birilerine ihtiyacı vardı anlatacak birilerine. benimle konuşmanın iyi geldiğini söyledi. bu yazımda demek istediğim şey bazen hiç tanımadığınız biri size yıllardır tanıdıklarınızdan daha samimi daha cana yakın gelebilir. bu kızın hayatı beni o kadar etkiledi ki şurda anlattığınız aşk hikayeleriniz birden anlamsız kaldı gözümde. sırf ön yargılı zihinler veya pislik olan insanlar yüzünden hiç hakketmeyen biri hakketmediği şeyler yaşamış. bu saate kadar birlikteydik evime bıraktı beni ”sen nasıl döneceksin evine canım” dedim ”beni boşver” dedi. kardeşten öte gördüğüm insanlardan daha iyiydi annemden bile göremediğin sıcaklığı o 1 2 saatte hissettirmişti. sadece boktan şeylere üzülmekten vazgeçin çünkü hayatınız gördüğünüzden daha iyi durumda.

10 Eylül 2011 Cumartesi




kısa zaman önce kadının hayatın da bir adam vardı. garip bir şekilde tanıştı adamla kadın. bir şey onları bağladı birbirine.

kadınla,adam konuşmaya başladı araların da çok uzun mesafeler vardı.

adam, kadının yıllardır aradığı o kişiydi sanki onunla konuşmak bile o adamı yakının da hissettiriyordu

garip hissediyordu kadın. hayaller kurdular birlikte sevmediği şeyleri ona sevdirdi adam

kahve içmeyi mesela,kitap okumayı.. adam kadının hayatında ki tüm boşlukları dolduruyordu sanki

teker, teker yavaş, yavaş tüm hücrelerine işliyordu kadının

onu düşünüyordu kadın sokakta yürürken, vapura bindiğinde, gezerken..

onu düşünüyordu çünkü biliyordu ki onu düşünmek ona iyi hissettirecek.

artık birbirlerini tamamlamıştı adamla, kadın.. ikisi de birbirini istiyordu.

kadın bağlanmaktan korktu daha sonra canının acımasından korktu. uzaklaştı adamdan. adamın hiç ulaşamayacağı yerlere gitti.

belki de ikisi de aynı anlarda birbirlerini düşündüler, belki de merak etti adam onu, aradı belki de.

bilemezdi kadın. bilemeyecekti.. özledi onu geri dönmek istedi.

adama geri dönecekti kadın, ama ona ulaşamadı.. onu kaybetmişti tamamen. adam bütün izlerini kaybetmiştirdi.

kadın her zaman suçladı kendini belki de bencillik etmeseydi adam onun yanında kalacaktı.. bitmişti artık

hiç bir zaman ona rastlayamayacaktı. onun gibi biri hayatında olmayacaktı.

kadın hala kahvesini içerken onu düşünür. aklına gelir o adam. o öğretmişti o sevdirmişti çünkü

sıcak kahve boğazından geçerken damla damla yayılır adam içine ağlar kadın nedeni yoktur sadece ağlar..

ve kadın hala o adamın nerede olduğunu bilmiyor

kadın bencilliği yüzünden kaçırdı her anında mutlu olmasını sağlayan adamı

kadın hala kahvesini içiyor. oturdukları o aynı yerde, muhabbetlerinizi hatırlıyor

''iyi ki hayatım da olmuşsun'' diyor kadın.. biliyorum beni hissedeceksin..

-''iyi ki hayatımda olmuşsun''

6 Eylül 2011 Salı

Nedensiz sevgi

“Karşıdaki ufaklığı görüyor musun?
Ağlamaklı bir şekilde,
“Evet.”
“İşte o ufaklığın elinde tuttuğu şeker gibi seviyorum seni.Elimden alındığında ortalığı yırtacak gibi.Şimdi anlıyor musun seni neden bırakmadığımı?”
“Kavuşmamız imkansız Addy .Ailen bir fahişeyi,evinin kerhane olan bir kadını gelin olarak almamasına öfkeni anlamıyorum.Kim alır ki ? Ben kirli temiz geldim kirli gideceğim ve giderken seni de kirletmeyeceğim.Hayatımı verecek kadar seviyorum seni.Balıkların suya,insanların havaya,karıncanın toprağa olan aşkı gibi seviyorum seni.”

Tutmaktan terlemiş ellerini birbirinden ayırarak,fahişeliğe çıktığı satenden otuz santimlik eteği olan parlak taşlarla işlenmiş elbisesiyle ayağa kalktı.Rüzgarın kavurduğu sarı renkli peruk saçlarını dudaklarının arasından nazikçe alıp bıraktı.Koşar adımla uzaklaştı.Addy,asıl adı Kady fakat işe çıkarken kullandığı Danell ,Adaline , Sabrina isimlerinden birini seçerek arkasından seslendi.

“Adaline..! Ben hep buradayım.Seni bekliyorum.Seni bırakmaya hiç niyetim yok.”
Adaline yani Kady,arkasını dönmeden
“Benim gelmem ikimizin de sonu olacak.”
Diyerek köşede bekleyen beyaz renkli arabaya binerek uzaklaştı.
Addy,elinde tuttuğu rengi bozarmış plastik tokayı öptü ve yıldızlara bakmaya başladı.Düşünüyordu.Bir çare arıyordu.Kady’i o batakhaneden nasıl kurtaracağını,nasıl evleneceğini.Kady’in oradan ayrılışı kapıdan çıkmadan ölümüne sebep olacaktı.
Bilirsiniz aşk diye bir şey vardır.Tomurcuktur.Sevgi tomurcuğu.Her yüreğe düşer. Minik olan bu tomurcuk,su verildiğinde yani yarin bakışları serpildiğinde hızla kök salmaya başlar. Sıkıca tutunur oraya. Gün geçtikçe dallanır budaklanır. Hiçbir kuvvetin onu oradan söküp çıkartmaya gücü yetmez.

Addy  Kady’e öyle bir kök salmıştı ki kimse onu oradan çıkartamazdı. Kady bile bunu yapamazdı Addy öyle seviyordu ki her şey onu hatırlatıyordu.Addy aşk denizine düşmüştü,boğulacağını bilerek.Kady’in onu bırakıp gitmesi,yanında da Addy’in kalbini götürmesi Addy’in sol tarafındaki boşluğun sızlamasına sebep olmuştu.Düşünüyordu.
Sonbaharda asılı duran bir yaprak gibiydi,soğuk bir rüzgar çarptığında savruluyordu.Savrulduğu yerden içini ısıtacak güneş ışığının gelmesini bekliyordu.Fakat o güneşin hiç doğmayacağını bilerek.
Gözünü açtığında sabah olmuş martıların çığlıkları beynini kemirmesine neden olmuştu.Yerinden fırlayıp bu olanların rüya olması için yalvararak etrafa bakındı ama o yoktu yani rüya değildi.

Aradan bir hafta geçmişti.Addy aynı bankta,aynı yerde sağ tarafta oturmuş,solundaki boşluğu dolduranın gelmesini bekliyordu.Hala gelen giden yoktu.
Sabah didik didik ettiği sokakları yeniden arayıp her taşın altına bakıyordu.Sonunda aklına o yer geldi.Kady’in çıkamadığı batakhane.
Kapısına geldiğinde iri yarı bir adam ve kokoş bir kadın duruyordu.
“Ooo,buyurun efendim.Nasıl bir kız istiyordunuz.Yeni gelen mallarımız da var. Sizin sıkılmanıza fırsat vermeyecekler emin olun.” Deyip iğrenç bir kahkaha atıp,kırmızı dudaklarına rujun bulaştığı sigarasını götürüp bir nefes aldı.
“Aslında ben Nermin’e bakmıştım.”
“Kady mi ?”
“Evet asıl adı Kady fakat genelde Adaline diyorsunuz sanırım.”
“Aaa evet Kady,Şimdi hatırladım.”
“Peki nerede ?”
Kady yok fakat daha iyi kızlarımız var bana güvenin.”
“Ben Kady’i istiyorum.”

“Üzgünüm.Kady geçen çıktığı geceden beri ortalıkta yoktu.Öldü diyorlar.O yüzden bizde peşine düşmedik.Kady gibi olan kızlarımız da var.”
Addy,ayrı ayrı duyguları yaşıyordu.Arkasını döndü ve yürümeye devam etti.Sevgi,hüzün,mutluluk beraber aynı anda kalbine baskı yapıyorlardı.
“Beyefendi.Bakar mısınız? Nereye ? Kady gibileri de var.Hey..! deli mi ne”
Arkadan vuran ay ışığının önünde oluşturduğu gölgesine basarak ilerliyordu.Kalbindeki ağrıyı kendi üzerine basarak dindirmeye çalışıyordu.Daha sert daha da sert basıyordu sol tarafına.Olmuyordu.Gözlerinden akanlar yanaklarını acıtıyordu.Göz yaşlarının izlediği yollar sızlıyordu.
Bankın aynı köşesine oturmuş hiç dolmayacak olan boşluğa elini koymuş karşıya bakıyordu.Sokaklar boşalmış.Amaçsız yaşayan insanlar evlerine çekilmişti.Gün içinde telefon görüşmeleriyle sağırlaşan kulaklar,bilgisayarlara bakarak körelmiş gözler,kalemleri tutarak morarmış ellerini de alıp çekilmişlerdi haram lokmaların,sinsi fikirlerin doğduğu evlerine.
Yıldız kaymıştı aynı anda bir damla göz yaşı dizine akmıştı.Yıldızın kayarken geride bıraktığı ışığın yavaş yavaş kaybolması gibi eriyordu Addy.Kady’in gidişi parıltılıydı geride bıraktığı da.Fakat Kady’in gökte kayan yıldız gibi nereye gittiğini nerede olduğunu bilmeyişi Addy’in yavaş yavaş kararıp kaybolmasına sebep oluyordu.O nasıl bir acıdır ki nefes almasını engelleyen.O nasıl bir duygudur ki göz yaşlarının aktığını bile hissetmemesine sebep olan.
Addy ayağa kalkıp karşıda ki Nermin’in saatlerce gözünü kırpmadan baktığı en büyük en parlak olan yıldıza bakarak.
“Kady,duy sesimi,duy sesimi ne olur bitanem duy..! Seni ölümüne seviyorum derken yalan söylemeni beklemiştim.Neden gittin neden beni bıraktın haa..!

Ben sensiz yaşar mıyım Nermin ? Nerede benim güneşim,nerede benim ışığım,nereye kayboldun. Kalbimi alıp nereye gittin.” Diye haykırarak ağlamaya başladı.
Biz istemesek de hayatımıza giren ve çıkanlar vardır.Hiç gereği yokken girerler hem de.Birden bire girerler ve asla gitmezler.Aslında sen öyle sanırsın asla
gitmeyecek diye düşünürsün.Günlerin onunla nasıl geçtiğini anlamazsın bile.Hiç gereği yokken haftanı,aylarını,yıllarını alır senden. Tamamen sana hükmeder.Ve hiç gereği yokken çekip giderler.Nermin’in gittiği gibi.
Zaman geçtikçe gazetelerde vahşice katledilmiş bir hayat kadınından bahseden gazeteler çıkmaya başlıyordu.Manşetlerde Hayat Kadınının Sonu yazıları süslenmiş gazeteler basılıyordu.Son gecesinde alması gereken fiyatın en azını aldığı gerekçesiyle karşı çıkması yüzünden vahşice kastedilmiş olduğu yazıyordu.
“Geçtiğimiz hafta Salı günü yaşanan acımasızca ölümün ardında kalan sır perdesini aralıyoruz sayın seyirciler.Salı gecesi 00:13 de olan cinayeti işleyen A.Galen polise verdiği ifadeye göre hayat kadınının istediği paranın fazla olduğunu kendisinin içkili olduğunu ve çabuk sinirlenen bir yapıya sahip olduğunu hayat kadınının o parayı almaktaki ısrarı üzerine bu cinayeti işlediğini açıkladı.Hayat kadınının çalıştırıldığı yer tespit edilip çalışanların da alınan ifadelerine göre öldüğünü tahmin ettiklerini ne zaman ve kim tarafından olduğunu bilmediklerini söylediler.Kurbanın çantasında bulunan eşyaların arasından mektuba benzet bir kağıtta “seni seviyorum/Addy” yazılı bir kağıt bulunduğu açıklandı.” Televizyonlardaki bu haberlerle ruhu artık uyuşmuştu Addy’in,sanki acıyı artık hissetmiyordu.Her gün o banka gelip oturur o yıldız çıkana kadar bekler onunla sanki Nermin’e diyormuşçasına konuşup giderdi.Nermin’in hayat kadını olması onun umrunda bile değildi.Gözlerine baktıkça tertemiz kalbinin yansımasını tüm parlaklığıyla görüyordu,aynen yıldıza baktığında gördüğü gibi.Nedensiz sevmişti. Şairin dediği gibi;
Nedensiz ve sebepsiz sevdim seni,
Belki de bir nedeni olsa,aşk olmazdı bunun ismi.
Nedensiz ve sebepsiz sevmekti Addy’in ki,peki sen hiç,sol tarafın yokken yaşamayı düşünmüş müydün ?

2 Eylül 2011 Cuma

Hitap şekli konusunda kararsızım

 
Bugünkü konum Bülent Ersoy. Nasıl hitap edeceğimi bilmiyorum. Garip. Bülent hanım mı? Bülent bey mi? Top mu? Ne dicem lan? Ne diyeceğimi düşüne durun siz, ben konuya akıyorum. Yüzündeki boyalarla bizim 3 katlı ev garanti boyanır abi. Kaç ton makyaj var. O değil de ne kadar çok makyaj yaparsan yap affedersiniz ama hiç bir boka benzemiyorsun şekerim. Gerçi o tonla makyajı yapmadığın zaman da ne olduğunu seçemiyoruz. Bir de 24 yaşında sevgilin varmış. beynini mi aldırmış lan o? Gerçi o da haklı milyoner karı. Bir yüzüğü uçak almaya yetiyor. Paranın gözü kör olsun. İmkanım olsa abime yapar tüm sülaleyi milyarder yaparım. Neyse Bülentcim onu beş vakte yollar 2012 modelini yani 18 alır. Onunla sevişilmez de lan. ı
Iyy düşüns... Düşünemedi.. Bu yazımı görmeni istemem zira hayata küsmeni istemiyorum. Daha 18likler var. Onların olmasıyla beraber Castin ferrarisi ile kaza yapmış. Ben diyorum ki yazımı gördü bundan sonra oldu bu. Hızla uzaklaşayım derken. Neyse Bülentcim kendine iyi bak bye.
Gelen -ve dolayısıyla giden- herkesin bana bir şeyler öğreteceğinden emindim başlarda. Annem bana konuşmayı öğretmişti, babam susmayı öğretti. Sonra yürümeyi öğrendim. Yürüdüm. Annem ya da babam olmayan birine.

Annemin ya da babamın olmadığı bir yere.

Bir adam bana düşmeyi öğretti.

Başıma gelen her şeyin gelip gideceğini düşündüm. “Zaman her şeyi geçirir.” dediler, inanmayı öğrendim. Sadece inanıyordum. Sadece inanarak büyüdüm.

Büyüdüm ve küfretmeyi öğrendim. Her şeye küfretim. İnanırken küfrettim. Düşünürken küfrettim. Yürürken küfrettim. Annemle babamın bana öğrettiği her şeye küfrettim. Tanrı’ya küfrettim. Bana düşünmeyi öğretmemeliydi. Kızgındım ona. Kızarak büyüdüm.

Hayatım boyunca koştum. Nefesim kesildi. Terliyken su içtim. Hastayken dondurma yedim. Annemin bakmaya mecbur olduğu küçük kızından fazlası değildim. Daha fazla önem arz etmeye çalışmadım. Kabullenmeyi öğrendim. Sıkıldım. Nefes aldığım sürenin büyük bir kısmını aldığım nefesten bile sıkılarak geçirdim.

Hayatıma girecek herkesin bana bir şeyler öğreteceğini düşündüm. Tanrım, düşünebiliyor olmamdan sen sorumlusun.

Bir adam bana düşmeyi öğretti.

Ve basit, düştüm. İnanmak kolaydı. Karşı çıkmayı öğretmemişti annem bana çünkü ona karşı çıkmamdan korkuyordu.

Ve düştüm.

Düşerek büyüdüğümü düşündüm.

Aslında sadece yıpranıyordum.

Her şey sen

 

-Hayır dedim hayır olmamalı bu olmamalı.

Bu dediklerin çok gürültülü. Buna dayanamıyorum.

Ayrılığı bileklerim de hissediyorum diyorum. Sanki bileklerimdeki kan kesiliyor. Saçmalama diyor. En iyisini bulacaksın...
-Evet bilirim hep en iyilerini buluruz zaten değil mi? Ağzıma sıçarsın ve en iyisi dersin. Hayır en iyisi yok.  En iyi olsaydı ayrılıklar olmazdı.
-Seni anlamıyorum.
+Beni anlamanı istemiyorum.
-Hoşçakal.
+Gitme.

Depresanlar, uyku hapları uykusuz geceler göz yaşları.

Uyanıyorum. İnsanlar yüzüme bakıyor. ”Her şey düzelecek diyor” etrafımdakiler.

Onlara bağırmak istiyorum.

Düzelmiyor, düzelmemeli!

Yapamıyorum..

İnsanlar her şey normalmiş gibi geziyorlar etrafta. Yüzlerine bakamıyorum. Bakarsam eğer onu görücem biliyorum. Hepsi onun gibi gülüyor. Onun gibi kokuyorlar. Onun gibi her şey. 

Sanki içimde bir şey var ve bütün her şeyi yıkıp geçiyor.
”En iyisi yok” diye tekrarlıyorum içimden. ” En iyisi hiç bir zaman olmadı ”.

"İyi misin?" diye soruyor tanımadığım bir adam. Yüzü onun gibi. 

Değilim.

Ben seviyor gibi gözükmek istemiyorum sadece sevmek istiyorum.

1 Eylül 2011 Perşembe

Bitmeyen Hikaye


hiç bitmeyen bir hikayem olsun istiyorum
ama o kadınla o adam hep ayrılıyor.
bir adam için, bir kadının elbisesinin eteklerinden dökülen o hayatı yaşamak zordur,
eminim.
ve hiçliklerin somutluğunda,
tekrar karşılabilecekleri yeni bir hikaye yazmam gerek.
eğer burdaysam, büyüyorum. yani, eğer burdaysam her an biraz daha ölüyorum.
susmanı istiyorum diyor bir kadın sevdiği adama. yağmur duruyor, rüzgar duruyor, evren susuyor.
- susmanı istiyorum çünkü konuşursan daha çok birikirsin içimde.