9 Ekim 2012 Salı

'Herkes bir hiç!
Anlamsız yere yaşayan, hayatlarını saçmalıklarla renklendirmeye çalışan,
koca bir hiç!
Ben de bir piçim!
piç!
Yüzündeki kurnaz maskenin altında rolünü kusursuzca oynayan bir piç!
Şizofren değilim.
Asla.
İnsan kılığında bir cani.Yalnız da değil.Onun gibi binlercesi var.Onlar sokaktaki insanları sadece birer çöp olarak görüyor ve sokakları temizliyorlardı.Çete değillerdi.Belirli bir amaçlara hizmet eden bir tarikatta değillerdi.Sadece ölüyorlardı ve dünyanın kıyametini koparacakları o günü bekliyorlardı.
Kuralları koyan da uygulayanda onlardı.Ama kuralları çiğneyecek birileri olmalıydı.İşte o kıyamet gününde büyük bir sürpriz onları bekliyordu.Birilerinin kaderi tamamen değişecek ve farklı bir boyut alacaktı.Dünya'nın düzenini alt üst olan bu sürpriz aslında büyük bir sırrın meyvesiydi.
Sıra dışı ve hayal gücünüzü zorlayan bu muhteşem kurguyu okuduktan sonra gözlerinizi kapatın ve bir kez daha düşünün.
Neyi mi?
Kendi içinizde büyüttüğünüz o gizli kişiliği.'

10 Eylül 2012 Pazartesi



“erkek mi olacaksın kadın mı acaba, kadın olmanı isterdim. günün birinde benim başıma gelenin senin de başına gelmesini isterdim. kadın doğmanın büyük bir bahtsızlık olduğunu düşünen annemle aynı görüşte değilim.annem, çok mutsuz olduğu anlarda içini çeker, “ah, keşke erkek olsaydım” der.

biliyorum, erkekler tarafından, erkekler için düzenlenmiş bir dünya bizimkisi. diktatörlükleri öylesine eski 
ki, dilleri bile etkisi altına almış. çoğu dillerde erkek, hem erkek hem kadın demek, erkek her dilde bir üstün üstünlük sıfatı. gene, erkeklerin yaşamı açıklamak için uydurdukları efsanelerde, ilk insanın adem. havva sonradan geliyor, ona zevk vermek ve başına işler açmak için.

kiliseleri süsleyen resimlerde tanrı sakallı, yaşlı bir adam olarak gösteriliyor, hiçbir zaman ak saçlı bir kadın olarak değil. tüm yiğitler erkek, ışığı bulan prometheus’dan uçmaya kalkan icarus’a, tanrının oğlu olarak nitelenen isa’ya değil; sanki onu doğuran kadın bir kuluçka makinesi ya da bir sütnineymiş gibi.

ama işte, belki de sırf bu nedenlerle kadın olmak çok harika bir şey. nasıl da cesaret isteyen bir serüven. hiçbir zaman sıkıcı olmayan bir meydan okuma.

kadın doğarsan yapacak o kadar şeyin olacak ki. bi kere, tanrı varsa eğer ak saçlı bir yaşlı kadın ya da güzel bir genç kız olabileceği düşüncesini savunmaya çalışacaksın sürekli. sonra, havva ağaçtan elmayı kopardığı gün cennete giren şeyin günah değil de, o eşsiz erdem, itaatsizlik olduğunu anlatmaya çalışacaksın herkese. son olarak, o yumuşak, biçimli gövdenin içinde bir yerde sesini duyurmaya uğraşan bir zekan olduğunu göstermeye çalışacaksın.

ana olmak, bir iş değildir. bir görev bile değildir. yalnızca sahip olduğun bir çok haktan biridir. bunu söyleyebilmek, anlatabilmek için ne çok çaba harcayacaksın. ve çoğu kez, hemen hemen her zaman yenilgiye uğrayacaksın. ama cesaretini yitirmemelisin. savaşmak kazanmaktan çok daha iyi, yolculuk yapmak varmaktan çok daha güzel; bir kez kazandın mı, ya da gideceğin yere vardın mı, engin bir boşluktan başka bir şey duymazsın. bu boşluğu yenmek için de yola çıkmak zorundasın, yeni amaçlar yaratmak.

evet, evet umarım kadın olursun. ve umarım annemin dediğini demezsin. ben hiç demedim.”

-oriana fallaci

28 Ağustos 2012 Salı


İnsanlar değil insanların hissetikleri değişirmiş.
Yazın dışarı çıkmaktan nefret ediyorum, insanlar haddinden fazla mutlular. Olmayın mutlu olmayın, ben mutlu değilim! diye içim içimi yiyiyor. Her zaman ki gibi arkadaşlarımla buluşuyorum azıcık kafayı bulmak iyidir. Ama sorumsuzca içip tanımadığın bi insanı öptükten sonra arkadaşlarınızın sizi taşıyarak eve götürmesi iyi değildir. Eve gidene kadar defalarca kusmakta öyle. Sarhoş olduğumda kesinlikle dünyanın en mutlu insanıyım aynı zamanda aksi ve lanet. Babam der ki insanların ruh eşleri varmış ve çok az kişi o ruh eşini bulabilirmiş. Sanırım ben çoğunluğun içindeyim. Biriyle sevişirken diyorum sarhoş olduğumda eğer biriyle sevişirken kesinlikle dünyanın en güvenli yerindeymiş gibi hissetmiyorsan o bir birleşme değildir. Karşımdaki adam gülümsüyor bana şuursuzca haklısın genç bayan diyor. Tanımadığım insanlarla konuşmayı seviyorum onların beni hiç tanımamasını ve onları tanımamayı seviyorum. Tanımadığım insanlara aşık oluyorum ben, güzel adamlara, güzel kadınlara, güzel gülümseyenlere hepsine.Ölüm hakkında hiç düşündünüz mü? Bir gün hiç ölmeyecekmiş gibi davranmanız komiğime gidiyor. Hepiniz yalnızsınız o kadar yalnızsınız ki hiç bir şeyin farkına varamıyorsunuz.
Çok gencim henüz, yalnız olmaktan deli gibi korkuyorum. Hayallerimdeki adama yazıyorum her gün birine sarılmak ne kadar huzur verici olabilir ki. Sorunlu insanları seviyorum, acı çekmiş insanları seviyorum. Normal kavramlara girmek istemiyorum. Buz gibi suyun altında duş alıyorum defalarca, duşun altında ağlayan insanın kalbi çok kırıktır. Yine diyorum yine kendine sahip çıkması gereken sensin. İnsanların bu kadar savurgan bu kadar sorumsuz olabilmesine şaşıyorum. Son tatil gecesinde kumsalda yatıp sigara içtiğimizde içimden bir şeyler kopuyor fakat sen benim farkında değilsin ''sen kesinlikle harika birisin, lütfen beni unutma.'' dedikten sonra vedalaşıyoruz seninle.Geç saatte yatağıma uzandığımda etraf sessiz kulakliklarimi taktığımda ''yıllar değil gelip geçen, bizleriz biten'' diyor Teoman. Yaz bitmek üzere ve ben kendimi kaybetmenin sınırlarını zorluyorum.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Her Türk Bu Yazıyı Aynı Anlar!




   Çok heyecanlı ve gerginsiniz.. Uzandığınızda kaslarınızın gerilmiş olduğunu hissediyorsunuz.
   Bir bahane uydurup onu bu işten vazgeçirmek geçiyor içinizden.Ama size yaklaşırken çok kararlı görünüyor.
   Size korkup kormadığınızı soruyor ve cesur olmanız gereltiğini söylüyor ve korkulacak hiçbir şey olmadığını.
   Çok tecrubeli görünüyor.Fakat parmaklarının sizde doğru yeri bulduğu ilk an sizin için.Dikkatlice daha derine girerken vücudunuz çok gergin.
   Fakat söz verdiği gibi çok yumuşak davranıyor.Gözlerinizin ta içine bakarak ona güvenmenizi söylüyor.Bunu
 daha öncede çok kez yaptığını söylüyor.Rahatlatıcı gülümsemesi ile si de kendinizi daha rahat bırakıyorsunuz.
   Ve daha çok acıyorsunuz girişini kolaylaştırmak için.Acele etmesi için yalvarıyorsunuz.Ama o canınızın
fazla yanmaması için yavaş ve dikkaetli.
   Daha derine girdikçe onu her bir hücrenizde hissediyorsunuz.Acı tüm vücudunuza yayılıyor ve devam ettikçe bir kaç damla kanın akışını hissediyorsunuz.
   İlgiyle size bakıyor ve çok acıyıp acımadığını soruyor.Gözlernize yaşlar dolmuş ama başınızı sallayarak
devam etmesini söylüyorsunuz.Tekrar hareket etmeye başlıyor becerikli bir şekilde.Fakat artık acıyı hissedemeyecek kadar duyarsız hale gelmişsiniz.Bir kaç hızlı hareketten sonra,içinizden bir şeylerin koptuğunu hissediyorsunuz.
   Ve o içinizden çıkıyor.Bittiği için mutlu uzanıp kalıyorsunuz.Size sıcak bir gülümsemeyle bakıyor ve muzip bir biçimde size çok inatçı olduğunuzu ama yine de en ödüllendirici deneyimi olduğunuzu söylüyor.Gülümsüyor ve dişçinize teşekkür ediyorsunuzHer şeyden öte bu ilk diş çektirme deneyiminizdi...
   Siz ne olduğunu düşünmüştünüz ki?

27 Nisan 2012 Cuma


  • Maria: Berlin'de yalnızsınız değil mi?
  • Raif: Ne gibi?
  • Maria: Yani... Yalnız işte... Kimsesiz... Ruhen yalnız... Nasıl söyleyeyim... Öyle bir haliniz var ki...
  • Raif : Anlıyorum, anlıyorum... Tamamen yalnızım... Ama Berlin'de değil... Bütün dünyada yalnızım... Küçükten beri...
  • Maria: Ben de yalnızım... Boğulacak kadar yalnızım... Hasta bir köpek kadar yalnız...

La valse

Yann Tiersen'e ithafen

Sevgili hiç gelmemiş olan adam;
Bugün günlerden cuma. en sevdiğim günlerden olduğunu bilmezsin sen.
Olsun.
Sence de biraz fazla beklemedim mi?
Çünkü sırf seninle yiyelim diye elmalı turtalarıma hiç dokunmuyorum.
Sırf sen kış ayında üşüme diye sana bi sürü şapkalar atkılar örüyorum.
Umarım şuan olduğun yerde mutlusundur sen.
Eğer bir gün bana gelirsen yann tiersen dinleteceğim sana
Ne kadar güzel, ne kadar mutlu besteleri var bir bilsen.
Ve sevgili hiç gelmemiş olan adam.
Korkacağım gök gürültülerinden dolayı sana sımsıkı sarılmamı mağruz gör.
Bilirsin ben hiç büyümüyorum.
İzleyeceğimiz bir kaç tane film hazırladım
Sen hangisini seçersen onu izleyeceğiz.
Mısırda patlatırız hem olmaz mı?
Sevdiğin her yemeği yapacağım sana.
Bana okuyacağın bazı kitaplar var.
Birlikte gezeceğimiz şehirler.
Birlikte dinleyeceğimiz şarkılar var.
Ve güzel kıskançlıklar var sevgili hiç gelmemiş olan adam.
Kavgalarımızdan sonra güzel barışmalar var.
Ben beklemeyi hiç sevmem.
Yapacaklarımız için sabırsızlanıyorum.
Lütfen daha fazla beklemetmeden gel.
Yoksa dayanamayıp bütün elmalı turtaları yiyeceğim.

Sevgili Adam;

Bu şarkıyla yazılan yazı.

Eğer sen şuan bu yazımı okusaydın arzuladığım adam, küçük bir kız çocuğu olduğumu düşünerek tebessüm ederdin bana
Eğer sen şuan bu yazımı okusaydın asla ulaşamadığım adam, eğer bilseydin tanıdığın o kızın aslında tamamen farklı bir kişi olduğunu nefret ederdin benden.
Ediyorsunda. Küçük bir kız çocuğu için ne kadar tapılacak biri olduğunu bilmediğin için ediyorsun sevgili adam.
O küçük kız çocuğunun sayende koskocaman kadın olduğunu bilmediğin için gidiyorsun sevgili adam.
Fakat bilmiyorsun, o kadının seni asla terk edemeyeceğini.
Ve en önemlisi görmüyorsun adam o kadının küçük kalbinin nasıl incindiğini
Bilmiyorsun sevgili adam, o kadını insanların nasıl üzdüğünü
Göremiyorsun sevgili adam, o kadının sevgiye muhtaç olduğunu.
Hiç bir zaman olmayacaksın sen, bedenin o kadınla olamayacak ama ruhunun her zaman o kadınla olduğunu
bilemeyeceksin sevgili adam.
O kadının yatağında kaç gece ağladığını duyamayacaksın.
Senin sevdiğin o güzel saçlarını hıçkıra hıçkıra kestiğini göremeyeceksin sevgili adam.
En önemlisi de sen hiç bir zaman gelmeyeceksin, olmayacaksın. O kadının bunu sizin en sevdiğiniz o şarkıda yazdığını
Bilemeyeceksin sevgili adam.
Kadın ölecek fakat sen onu da göremeyeceksin sevgili adam
Çünkü sen başka bir bedende olacaksın
Başka bir tende
Başka bir vücutta
Fakat kadın kadın bunların hepsini bilecek sevgili adam
Hayallerini
Sevdiklerini
Nefret ettiklerini
Ne düşünebileceğini
Hepsini bilecek sevgili adam
Ve senin yokluğunda günlerdir uyuyamadığı uykusuna yenik düşecek
Senin yastığının kokusuyla
Senin teninin iziyle
O kadın hep seni düşleyecek sevgili adam.
Hemde senin ondan nefret ettiğini bile bile.
Hoşçakal sevgili adam.
Sevgilerin en iyisine layık olan adam.

16 Ocak 2012 Pazartesi

Saatlerce uyuduğum ve uyanmak istemediğim huzurlu yatağımdan,sebebini anlayamadığım bir şekilde telaşla uyandım akşama doğru.İçimde büyük bir rahatsızlık vardı,korkuyla uyandım resmen.Rüya görmemiştim,bir yere yetişmem gerekmiyordu.Sonra durup çalan müziğe kulak verdim.Uykumda rahatsız edip uyandıran müziği duyduğumda ağlamaya başladım.Bütün bunlar olup bitiyordu ama hala sebebini bilmiyordum.Ellerim titrerken sakinleşmek için sigara yaktım.Sigarayı dudaklarıma götürdüğümde,dudaklarımın ne kadar kuru,çatlamış ve beyaz olduğunu gördüm.Korkup aynaya koştum.Kendime bakmaya tahammül edemeyip yatağıma geri döndüm.Ne kadar çaresiz,rahatsız edici bir surattı o,unutamıyorum kendimi.Seninle kaybettiğim bir çok şeyime dudaklarımda eklenmişti artık.Onlarda benimle değildi.
Her şeyden korkar oldum.Çevremden,insanlardan,onların amaçsız oyunlarından..Hazırlanıp çıkmak için kapıya yöneldiğimde kapının arkasında olup bitenleri düşünmek,insanların içinde olmak bile korkuttu geri döndüm bugün de yine.Yatağım hiç ısınmaz oldu,o güzel yatağım.Tembel yaşantımda yatağım benim her şeyimdir.Saklanmak istediğimde odamın kapısını kapatır saatlerce yatağımda yatıp,olmayacak şeylere yoğunlaşıp seni düşünüp uykuya dalarım hep.Daha nereye kadar sürecek bilmiyorum.Ne kadar daha insanlardan kaçıp saklanıcam,ne kadar daha arkadaşlarımı kaybedicem,daha ne kadar yalnız kalabilirim bilmiyorum ama öyle işte kimse olsun istemiyorum.
Ne olacak ne bitecek diye düşünmeden yaşayıp gitmek istesem de bazı engeller buna izin vermiyor.Sonrasını düşünmekten en güzel anları kaçırmak canımı yakıyor.Sonrası kimin umrunda? diye sorduğumda aldığım cevaptan nefret ediyorum.Hatta alamadığım cevaplardan daha da nefret ediyorum,alamadığım cevaplar beni daha da parçalıyor.
”Şimdi gel,güzel yatağımızda uzanıp,sıcak şarabımızı yudumlayalım.Radiohead eşliğinde dudaklarım yeniden can bulsun,içim tekrar ısınsın,seni son bir kez daha hissedeyim”Diyememek sana,küçük gözlerine uzun uzun bakamamak,sen uyuduğunda izin vermediğin güzel saçlarınla oynayıp seni izleyememek,benim minicik kalbimi tamamen yok ediyor artık.Yavaş yavaş kendim olmaktan çok uzaklara gidiyorum..