22 Haziran 2015 Pazartesi

bu karanlık ve sıkıntılı manzara ne kadar güzeldi. içime çektiğim bu ıslak hava ne kadar tazeydi. yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak. ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak.dünyada bundan daha ferah verici bir şey olabilir miydi. şimdi onunla beraber bu ıslak yollarda yürüyecek, tenha ve loş bir yerde oturarak göz göze gelecektik. ona birçok şeyler, şimdiye kadar hiç kimseye, hatta kendime bile söyleyemediğim şeyler anlatacaktım. bunların çoğu kafamda bir anda doğuyor ve beni hayrete düşüren bir süratle yerlerini yenilerine bırakıyordu. onun ellerini tekrar avuçlarımın içine alacaktım, uçları biraz kırmızı olan üşümüş parmaklarını ovuşturarak ısıtacaktım.bir kelime ile ona yakın olacaktım