13 Kasım 2015 Cuma

“Kolay bu dediler. Bana işte dostluk dediler, evet, dostluğu uzakta aramana gerek yok dediler. Bana; işte hepsi burada, dur başını kaldır şu şahane manzaraya bir bak dediler. Şu düzene. Bana, sen vahşi bir hayvan değilsin, tüm bu şeyleri iyi düşün, göreceksin nasıl da berraklaşıyor her şey, nasıl da yalınlaşıyor dediler. Kimi zaman kendime diyorum ki, bir gün seni cezalandırmaktan vazgeçmelerini istiyorsan, daha çok acı çekmen gerekir. Ama yeni alışkanlıklar kazanabilmek için çok yaşlı hissediyorum. O halde hiç bitmeyecek, asla gidemeyeceğim. Sonra bir gün aniden her şey değişecek, anlamayacağım, her şey ölecek ya da… ölen ben olacağım, bunu da anlamayacağım. Bunu geride kalan sözcüklere soracağım, uyku, uyanış, akşam, sabah… hiçbir şey diyemeyecekler. Kulübenin kapısını açıp gideceğim. Öylesine bükülmüş ki belim, gözlerimi açtığımda görebildiğim yalnızca ayaklarım ve aralarındaki karamsı toz yığını olacak. Kendime yeryüzünün söndüğünü söyleyeceğim, yanarken hiç görmemiş olsam da. Kendiliğinden olacak bunlar. Düşüp kaldığım zaman mutluluktan ağlayacağım.”
  -Samuel Beckett

16 Temmuz 2015 Perşembe

Yapboz gibi düşün

Aydan yansıyan ışığın 1,3 saniyede dünyaya geldiğini düşünün. Dünyaya uzakta olan başka bir yıldızın ışığının yedi yılda dünyaya geldiğini düşünecek olursak evrenin ne kadar görkemli olduğunu saniyorum çok daha iyi anlarız. Bir noktadan daha küçük olan insan duygularının ne denli büyük olduğunu düşünün.
-Simdi konuyu nasıl bağlıcam beni izle.
   Önce sevgi hissedilir, sonra sevgi aşka döner, aşkla beraber duygular içindeki istekler öyle yoğunlaşır ki önceleri hissedilen sevgi eylemlere döner ve hiçbir sınır tanımaz. 

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Mutluluk, masum bir çocuğun hayallerinde başlar, büyüdükçe hayaller de büyür, yaşam hayallere süsleri, hayaller yaşamın bir parçası haline gelir ve hayalleri gerçeğe dönüştürmek arzuları kabarır. Hayaller düşünce ufkunu genişletir ve insan artık dünyasına sığmaz olur. Bir şey yapmak, bir şeyler üretmek, bir şeyler yaratmak istediklerinin  baskın duyguları içinde bulur kendini, çünkü hayalleri gerçeğe dönüştürme isteği başarmak adına insana güç verir.
    Mutluluk içindeki güzelliklerle  dolu bir tablodur. Bazen o tabloyu kendimiz yaparız. Bazen de başkalarının tablolarında  kendimizden bir şeyler buluruz.

22 Haziran 2015 Pazartesi

bu karanlık ve sıkıntılı manzara ne kadar güzeldi. içime çektiğim bu ıslak hava ne kadar tazeydi. yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak. ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak.dünyada bundan daha ferah verici bir şey olabilir miydi. şimdi onunla beraber bu ıslak yollarda yürüyecek, tenha ve loş bir yerde oturarak göz göze gelecektik. ona birçok şeyler, şimdiye kadar hiç kimseye, hatta kendime bile söyleyemediğim şeyler anlatacaktım. bunların çoğu kafamda bir anda doğuyor ve beni hayrete düşüren bir süratle yerlerini yenilerine bırakıyordu. onun ellerini tekrar avuçlarımın içine alacaktım, uçları biraz kırmızı olan üşümüş parmaklarını ovuşturarak ısıtacaktım.bir kelime ile ona yakın olacaktım

7 Şubat 2015 Cumartesi

 "Yani hayatla ilgili biraz moral bozukluğum var benim. Çok istediğim gibi bir hayat olmadı. Arkadaşlarımla çok böyle eğlenicem zannetim, bütün hayallerimi gerçekleştirebileceğim bir ülkede yaşadığımı zannettim. Onun için aslında bir hayal kırıklığına uğradım." 
   
   -Engin Günaydın

30 Kasım 2014 Pazar

Domino

'Göz göze geldiğimiz an bütün silüetler her șey siliniyordu. Senin tenin kadar beyaz bir boșluk kaplıyordu her yanımı. Ayrı bir dünya ayrı bir evren olușuyordu bir anda:Yalnızca ikimizin bulunduğu bir evren. Yüzüne bakıp ürkekce gülümsüyorum, adımların seni bana getiriyor. Elin elime değdiği an yitirdiğim bütün hayallerim tekrar filizleniyor ve sen bana gülümsüyorsun. Mutluluk soyuttan kurtulup somutlașıyordu ellerimde. Bir ses yükseliyor tam o anda bütün beyazlıklar kararmaya bașlıyor. Ellerin elimden uzaklașırken birden aramızda tanımadığım suretler beliriyor, oluk oluk kalabalıklar yer ediniyordu'

27 Kasım 2014 Perşembe

Arkadașlık kavramı  gerçekten görüldüğü gibi miydi yoksa daha derin bir bağ mı vardı? Yoksa benim gördüğüm gibi miydi? Neden yapmacık hareketler bu kadar fazlayken insanlar birbirinden tiksinmeden bu kadar rahat konușabiliyordu. Belkide kanun buydu. Sadece iyi anlașmak yeterliydi.